30 Eylül 2009 Çarşamba

22 Eylül 2009 Salı

şanıma inanma

bu ramazanda...

bu ramazanda, sadece bir kez pide kuyruğuna girdim.

bu ramazanda, "hayret ya, ünlülere ezan okutmadılar bu sene hiç" diye düşünürken televizyonda müslüm gürses'in ezan okuduğunu fark ettim.

bu ramazanda, "sahura kadar gez, iftara kadar uyu" felsefesini yine benimseyemedim.

bu ramazanda, "sevaptır" diyerek küs olduğum kimseyle barışmadım.

bu ramazanda, ramazan boyu evdeyim uzun süre sonra.

bu ramazanda, bu sıcakta dışarıda çalışan insanlara sabır diliyorum.

bu ramazanda, yine kilo aldım. blogun adını "dombili baykuş" ya da "koca popolu teeeyze" olarak değiştirebilirim.

bu ramazanda, mahya da görmedim. hey gidi günler heey!

dal gibi başlayıp topaç gibi bitirdiğim bir ramazanın daha sonuna geldik. pişirmede ve yedirmede emeği geçen herkese sonsuz teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim.

p.s. arefe günü yayınlanmak üzere hazırlanmıştı. bayramınızın üçüncü günü kutlu olsun

21 Eylül 2009 Pazartesi

mail 2 blog

sevgili bloggerler. hepinizin yorumlarını görüyorum ancak ve ancak yayınlayamıyorum. artık last fm ve myspace in gittiği organizasyon da mı gitti blogger bilmiyorum ama ne olduysa çok kötü oldu. bu girdiyi mail yoluyla gönderiyorum. iyi ki mail 2 blog ayarlarını yapmışım. sizleri çok özledim. bloga girip de bu yazıyı okuyabilenler var nasıl varsınız bilmiyorum ama bana bi yardım edin lütfen :( ühühüü :(

20 Eylül 2009 Pazar

blogger seni bi elime geçirsem!

bloggerim açılmıyo. yazmaya başlayıp yarım kalan bi sürü taslak ööylece duruyo. kafayı yemek üzereyim :(

bu arada bayramınız şölen olsun sevgili bloggerlar! =)

14 Eylül 2009 Pazartesi

şair burada ne demek istemiş?









deneme

blogger ana sayfa açılıyo bloglar açılmıyor. az önce de ana sayfa açılmıyor bloglar açılıyordu. hayırdır inşallah

12 Eylül 2009 Cumartesi

bayandan az kullanılmış sol lob





migren bela bi şeydir. bilenler bilir. bilmeyenler de merak etmesin, fazla merak iyi değildir diyenlere bu konuda katılıyorum.

her ne ise dün gece yine bir migren atağında "kafamı kestirip kurtulsam mı?" diye düşünürken "acaba" dedim "beynimin hep sağ tarafını kullandığım için mi bu şekilde sağ tarafta kanın damarlarımdan geçtiğini bile hissederken 21 yıllık fani ömrümde bir kez bile başımın sol tarafının ağrısını hissetmedim?"

"Sağ beyin yaratıcılığı, duygusallığı, seslere ve renklere, hayal gücüne, sezgilere ve soyut algılamalara daha yatkın çalışırken; sol beyin mantıklı, sistematik ve analitik düşünmeye, yazı ve sayılara, ölçme değerlendirme ve eleştirmeye daha yatkın olarak çalışmakta"ymış. 


ömrümde hiç analitik düşünemedim, sayılarla aram hiç iyi olmadı. ben hiç havuz problemi çözemedim ben. yani beynimin pırıl pırıl hiç kullanılmamış bir sol lobu var.

he derseniz ki seslerle renklerle aran iyi de bi beste mi yaptın, bi müzik aleti mi çalıyosun, bi resim mi yaptın ömründe cin ali'den başka. ona da kayır derim. ama işin ilginci her ne kadar bi yetenek gösteremesem de severim bu işlerle uğraşmayı. şarkı söylemeyi severim mesela, resimlere bakmayı, fotoğraf çekmeyi... 

utanmadan iddia ediyorum ki migren ağrısı ile beyin kullanımı doğru orantılıdır!

* memo tembelçizer'e sevgilerimle

11 Eylül 2009 Cuma

karılıksız ile tam 90'a! şarkı no: 2

biz kız milleti yok muyuz biiiz! çok fenayız biz! naz yapma olayının şeyini çıkarabiliriz. ki benim bi arkadaşım var, kızın adı nazlı, anası adını bilmiş de koymuş resmen. böyle bir naz böyle bir buğuz yok kimsede! "fazla naz aşık usandırır bak! sertab bile sonrasında pervane olup 'affet zor kadındım' diyerek kendini affettirmeye çalışıyor" diyorum anlamıyor.
ileride çok söyleyeceksin bu şarkıyı sevgili nazlı haberin olsun!
sertab erener'le 1999a dönüyoruz ve ZOR KADIN!




ps: gecelerce iz sürerek aşk bulunmayacakmış aklınızda bulunsun

macbeeeeth mi yaraaaaaaab!


çizgi roman okumadım bu güne kadar pek. tentenlerim vardı küçükken o kadar ve çok severdim onları. çizgi roman dünya klasikleri çıktığında da seri yapacağımı düşünerek çok sevindim. aşığı olduğum adam Shakespeare'in henüz okumadığım trajedisini bu şekilde okumaya karar verdim. ingilizcesi dururken gittim bir de bunu aldım.

orijinal eser okumaya alışanlar için söylüyorum ki, büyük bir hayal kırıklığı sizi bekliyor. çevirisi nedense kulağımı tırmaladı. dublaj film izler gibi bir tad bıraktı. eğer çeviri işinden biraz anlıyorsanız -ki bu huyu bana edindiren çeviri hocama teşekkürü borç bilirim- , bu gibi durumlarda eserin orijinalini göz önüne getirip "acaba daha iyi nasıl çevirilebilir" diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz. her ne kadar iyi bir çeviri olmuş olsa da orijinalini okuyup o tadı almak istiyorsunuz.

ikincisi bazı karakterler tip olarak birbirine çok benziyordu. sürekli karakter listesine dönüp "kim kimdi" diye kontrol etmek zorunda kaldım.

üçüncü handikap ise oyun baya kesilmişti çizgi roman haline getirilirken. o da okuma zevkini alıyor insanın elinden. olaylar için değil, sözcüklerin birbirleri ile oyunu için okuyorsanız yine çok şey beklemeyin derim. daha önce hatim ettiğim "hamlet" bu şekilde yayınlansa kitabı yarısında bırakırdım adım gibi eminim.

artısı yok mu? tabi ki var. okuma alışkanlığı olmayan pek çok kişi okuyacak bu eseri bana göre. hiç yoktan iyidir mantığı devreye giriyor burada. umarım bu beklentim boşa çıkmaz ve bu seri okuma alışkanlığını az da olsa tetikler.


ps: konuyla alakasız ama tahmin edileceği üzere geri döndüm! :)

10 Eylül 2009 Perşembe

birileri açılım peşinde, birileri sel gibi görünen ama kesinlikle normal olmayan bir afetin kaymağını yeme, birileri kendilerine kesilen vergi borcunu gazetesine sür manşet yapma...

peki bu arada neler oluyor? afet bölgesinde en son izlediğim habere göre 32 kişi vefat ediyor, açılımın kutusu açılıyor içinden 8 şehit çıkıyor...

yazamıcam daha fazla!

7 Eylül 2009 Pazartesi

mola!


karılıksızınız biraz keyifsiz bugünlere. ne idüğü belirsiz bi şekilde benekler çıkmaya başladı kollarında bacaklarında ve boynunda. yüzüne doğru ilerliyo. ninesi internetin yaydığı radyasyondan olduğunu iddia ediyo. ama karılıksız bu iddialara "sizden gizli paso çikolata yiyorum şeker komasına girmediğime dua edin" diyemiyo. neden diyemediğini de bilmiyo.

bi de yirmilik diş ağrısı peydah oldu ki temelli keyfi kaçtı bu karılıksız hatunun. koos kocaman bi yüzü oldu. yüzü normalde de kilolar sebebiyle de nur topu, ay parçası vb gibi ama bu sefer asimetrik oldu.

iyi olunca yazıcak yine. selam söyledi hepiciinize

6 Eylül 2009 Pazar

merak ediyorum...


takıntı derecesinde meraklı bir insan olabiliyorum kimi zaman. pek çok şeyi merak ediyorum. öğrenme şansım olanları okuyorum, araştırıyorum, öğreniyorum. ancak "insanın iç dünyası"nın temel faktör olduğu şeyleri öğrenmek pek mümkün olmadığından ölünce öğrenmeyi bekliyorum.

aklıma takılan iki temel nokta var. bunlardan birincisi "acaba bir olay olurken karşımdaki neler düşünüyor ve içten mi davranıyor" bu feci derecede kurcalıyor kafamı. bi kaç kişisel meselem var ve bunları çözmem ne yazık ki imkansız.

hayır bu meraklarım kişisel kalsa yine iyi. atatürk'ün ismet paşa'ya kırgın ölüp ölmediğini, ismet paşa'nın paraları değiştirirkenki asıl amacının atatürk'ü unutturmak olup olmadığını da merak ediyorum. sonuçta bir sürü kaynak var. bir sürü farklı görüş var. ama ben gerçekleri öğrenmek istiyorum.

ikinci merakım da: kişisel tarihimde ufak bir nokta değişik olsa sonuçları nasıl olurdu? şimdi bu biraz karışık nasıl anlatsam bilemiyorum. eğer aranızda kargo'nun yıldızların altında klibini izleyen varsa onlara sesleniyorum. aynen o klipte işlenen olay. izlemeyenler de izlediklerinde anlayacaklardır neden bahsettiğimi. "o hooo... sonsuz ihtimal çıkar karşına." diyenler olabilir. ki öyle de olacaktır zaten. ama tek bir şeyi değiştirip geri kalan herşeyin aynı kalmasını istiyorum. bunu da burada öğrenemem imkansız yine. ancak akıl yürütebilirim. o da sınırlı bilgi sağlıyor. ben yine kesin sonuçlar bulmak ve gerçekleri öğrenmek istediğim için bu da olmuyor öööle bakakalıyorum.

içimden ölünce -eğer cennete gidersem- bu olaylara bi el atmam gerektiği geçiyor sürekli.

bir şeyi daha merak ediyorum


Merak ediyorum 
Ne yapacaksın 
Benden sonraki hayatında  
O alaycı gözlerin 
Eğlenerek bakacak mi başkasına 
Aklın bendeyken hala  
Merak ediyorum 
Rastlayacak mıyız günün birinde 
Herhangi bir yerde  
O çağlayan ruhun 
Sakin tavırlar ardına 
Gizlenecek mi yine  
Yıllar geçtikçe 
Sıradan mı olacaksın 
Yoksa yenilmeyip zamana 
Sevdiğim gibi mi kalacaksın  
Merak ediyorum

4 Eylül 2009 Cuma

her şeyi sezen


severim sezen aksu'yu. küçükken saçlarımı sezen gibi kesmediler diye ağladığım falan olmuştur. o derece yani. şizofren peri den bir mim aldım ve sezen'le yazmak istedim.

artistini sec: sezen aksu

erkek ya da kadın: erkeğim değilsin başka kadının

kendini tanıt: alkışı sevdim, bıçak sırtlarında dolaşmayı, tehlikeli sularda seyredip pupa yelken, geçici emniyetlere ulaşmayı, kadınları, erkekleri, romanları, hele baş kaldıranları...

kendini nasıl hissediyorsun: markizde oturmuş sakin, seyrediyor zamanı gözlerinde tozlarla

şuan yasadigin yeri tanimla: bir elimde defne bir elimde sevdam kalbim ege'de kaldı

herhangi bir yere gitmek isteseydin nereye giderdin: sana büyük caddelerden birinde rastlasam

favori ulasım seklin: ada vapuru yandan çarklı

en iyi arkadasın: yol arkadaşım gördün mü duydun mu gidenleri?

hava nasıl: güz ayrılık taşır

gunun favori zamanı: bir hasret ki her sabah gün ağarırken ben "dilerim yeter ki gün eksilmesin penceremden"

eger hayatın bir tv showu olsaydı adı ne olurdu: helal ettim hakkımı

hayat senin icin nedir: varsın bize vursun felek, ne çeyiz düzdüm emek emek

korkun: gör parklarımı parklarımı bahçelerimi, anla ben büyük harflerden ürktüm

verecegin en iyi tavsiye nedir: acelen ne, bekle firuze

gunun dusuncesi/sozu: öfke ile beslenen çocuklar yalnızlardır

nasıl olmek isterdin: sür gözlerinin namlusuna, sür beni, aşktan olsun ölümüm

su anki ruh durumum: a desen olmaz! aa desen olmaz! birine uysa, öbürüne uymaz!

sloganın: gülümse! hadi gülümse! bulutlar gitsin!



hadi bu mimi isteyenler sıraya girsin :)

özleMİM


mörf mimlemiş beni. çok sevindim valla :) mim konusu özlediklerim imiş. sıralayayım.

- "teninin kokusunu, sımsıcak sohbetini, sohbetini, o sesini" ve bu şarkıyı selami şahin'den dinlemeyi (serbest çağrıştım, arada olur, takılmayın pek)

- okulu, arkadaşlarımı ve evimi

- lise yıllarında yatakhanede geyik yaparken "belletmen geliyor!" haykırışı ile kendi yatağıma gitmek üzere başladığım 100 metre koşularını

- dedemin kucağına oturup onun çocukluğunu dinlemeyi

- onu

- yine lise yıllarında hasta yatarken arkadaşlarımın sürpriz yapıp yemek getirip "ölücen lan ye şunları da ilaçlarını iç, sensiz kimle geyik yaparız yoksa" demelerini

- ortaokul yıllarında dershane servisinin arka dörtlüsünü

- ben küçükken annemin bi tane sarı kadife pijaması vardı. onu giydiğinde anneme sarılır uyurdum. yani normalde de anneme sarılır uyurdum ama o pijama kalmış aklımda her nedense. neyse ne diyodum. anneme sarılıp uyumayı

- memleketimin "evim" olduğu yılları

- büyük ninemler yaşarkenki o büyük ve kalabalık bayram yemeklerini

- bayram sonrası ilk okul gününde kuzenlerle poşetleri çıkarıp bayramda topladığımız şekerleri saymayı

- bir ege kasabasında sağanak yağmurda sabah yollar boşken yavaş yavaş okula gitmeyi

- beden eğitimi dersinde üç kağıt yapıp dersten kaytarmayı

- hafta sonları lisemin yatakhanesinde kalmayı

- ninemin gadalasını (dur söyliyim de yapsın bari)

- ellerim buruşana kadar denizde kalmayı

- yurttan kızlarla gecenin bi yarısı kahve yapıp fal bakıp dershaneye geç kalmayı

- tudem test dergisinin yaz özel sayılarını

- 90lar türkçe popunu

- uzaklarda henüz tanımadığım ve hatta belki de tanışmayacağım birini

- yine onu

- ve şu an aklıma gelmeyen daha bi sürü şeyi

çok ama çoook özledim, özlüyorum, büyük ihtimalle de hep özleyeceğim.

işin acı yanı bunların çoğunun o an tadına varmamam. umarım bundan sonra kıymet biliriz...

bu mim jane parker a wmina ya ve elizaphelia ya babsi ye iris e ve aydın koza'ya gönderirken mörf'e de tekrar teşekkür ediyorum. özlemle...

3 Eylül 2009 Perşembe

mektubum varmış meğersem

"sevgili kardeşim karılıksız.

nasılsın? umarım keyfin yerindedir. geçen gece gördüğüm rüyanın etkisinde kaldım ve senin o güzelim rüya yorumlarını çok özledim. lütfen rüyamı yorumlar mısın?

rüyamda böyle karlarla kaplı bir yerdeymişim. nimet çubukçu varmış. ertuğrul günay varmış ve ne alakası varsa osman baydemir varmış. bunlar açık oturum tarzı bi yerdeymiş. açık havada açık oturum yapıyolarmış. oturumu günay yönetiyomuş. sonra askerler varmış. sonra eski sevgilimle barışmışız. böyle onu özlediğimi söylermişim falan. derken münevver'in babası gelmiş. münevver aslında aşk-ı memnu'daki bihter'miş. sonra benim te ilkokul arkadaşım özge de profesör olmuş. özge ergenekon'dan içeri alınmış, çünkü kalemleri defterleri bi yerlerde dururken o kadar tozlanmış ki gömülmüş gibi olmuş. öyleymiş. onunla selamlaştıktan sonra, ben elimde bi köpekle geziyomuşum. elimdeki köpeğin adı dido'umuş. çünkü kırmızı üzerine beyaz çizgisi varmış köpeğin.

öyle derken uyandım. çok üşüyordum. sence bu rüyamın manası nedir karılıksızcım?

en kısa zamanda cevabını bekliyorum.

seni seven kardeşin

karılıklı"





"sevgili karılıklı

mektubunu aldım. çok sevindim. rüya görmesen mektup yazmayacaktın yani. alacağın olsun.

şimdi rüyanı okudum. çok korkmuş olmalısın. sana sadece iki önerim olacak.

birincisi, lütfen o koca poponu televizyonun karşısından kaldır. izliyorsun izliyorsun, ondan sonra reality show ana haber bülteni karışımı rüyalar görüp gelip bana yorumlatıyorsun. ben de insanım ama lütfen.

ikincisi de lütfen bundan sonra uyumadan önce iyice bi örtün. k*çın açıkta kalırsa böyle rüyalar görmen çok mümkündür. hem zaten kendin de demişsin "rüyamda karlarla kaplı bir yerdeydim diye.

kendine iyi bak kardeşim

hasretle gözlerinden öperim.

karılıksız"

.

.