"intihar etmeyeceksek içelim bari" cümlesiyle başlayan o mükemmel kitabı okuduğum günlerde çok düşündüm. ölmeye yatmak... hani insanların çok korktuğu, son olarak düşündüğü, çok yakın olmasına rağmen çok uzak olan şeyi davet edince acaba ne getirir bize diye.
bir gün beni lavabonun önünde elimden düşmüş tıraş bıçağı ile kan havuzunun içinde yatarlarken görseler, ne yapardı arkamdan o çok sevdiklerim ve çok sevenler ya da ben kendimi nerede bulurdum? cevap kesinlikle "gogol bordello şarkıları eşliğinde cehennemde bulursun" değildi.
kandırmayalım birbirimizi. çok da düşünmedim bu konu hakkında. ama "Köşedeki yatağı açtım. Çırılçıplak içine girdim; ölmeye yattım." ifadesi çok güzel geldi kulağıma. "100 yıl okusan 40 yıl düşünsen böyle bi ifade gelmez senin aklına karılıksız. zorlama kendini senden yazar olmaz" dedim sonra da.
sonra bir akşam kendime sinema gecesi düzenledim. güya gerilim filmi izleyip korkacak, korkacak yine korkacaktım! "wristcutters" yazan dosyayı açtım. media playerı çalıştırdım. filmi başlattım. ama ne bileyim oradaki "wristcutters"ın kendi bileklerini keserek intihar eden insanlar olduğunu!
daha fazla ipucu vermeyeyim ama film gerçekten izlenmeye değer bir film bana göre. ne yapın edin bulun izleyin. aklınızda böyle sorular varsa ilginç bir bakış açısıyla cevap getiriyor o sorulara.
neyse. öyle bi şeyler işte. kaçtım ben!
4 yorum:
aa tamda dün bi ark tavsiye etti die indirme listeme eklemiştim.
şans
internetten film indirme ölürsün :)
wristcutters a love story, sonu en güzel biten filmlerdendir. İntihar filmi amma ergen kızların banyo aynalarına rimelleri akmış bakışlarıyla alakası yoktur. İntiar etmek yerine kara deliğe düşmeyi hayal edin, hayal etmesi bile güzel:)
güzel, sevimli blog bu arada..
kesinlikle katılıyorum :) kara deliğe düşmek gibi :D
teşekkür ederim efem.
Yorum Gönder